Aşı karşıtları alternatif tıbbın virüse karşı daha etkili olduğunu iddia ederek zerdeçalın, virüsü engellediğine dair açıklamalarda bulundu. Öte yandan ise aşının koruyuculuğu gün geçtikçe daha kesin bir hal almaya başladı. Ancak bu tartışmayı Osman Müftüoğlu iki tıbbı bir ataya getirerek köşesine taşıdı.
Zerdeçal, bilimsel olarak da kanıtlanmış en faydalı besinler grubunda yer alır. Bağışıklığı güçlendiren zerdeçal, özellikle hastalıklara yakalanmadan ya da daha sonra tedavisi için önerilir. Yemeklere bile eklenebilen zerdeçal, hakkında son günlerde ortaya atılan “koronavirüsü önler” iddialarına karşıt uzmanlar ardı sıra açıklamada bulundu. Özellikle aşı karşıtlarının başlattığı bu durum sonrası Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, detaylı bir açıklamada bulundu. Ahmet Hakan’ın da dahil olduğu tarşıtmaya açıklık getiren Müftüoğlu köşesinde kısaca hem aşı olunması gerektiğini hem de zerdeçal gibi bağışıklığı güçlendiren sağlıklı besinlerin tüketilmesini özellikle önerdi. İşte Müftüoğlu’nun bu haftaki yazısı;
“AHMET Hakan, rahmetli S. Demirel’in deyimiyle meseleyi adeta “Keli perçeminden yakalar gibi yakalamış!”, net ve açık olarak soruyor: “AŞI SAVAŞINI ZERDEÇALCILAR MI, KÜRESELCİLER Mİ KAZANACAK?”
Haklı! Sadece halkın değil, tıp camiasının da yoğun bir şekilde yaşadığı mühim bir tartışmadır bu. “Aşıdan yana olanlar, aşı karşıtlarını ‘ZERDEÇALCILAR’ diye yaftalıyor. Aşı karşıtları ise aşı taraftarlarını ilaç firmalarına aracılık yapan küresel sermayenin uşakları olarak görüp onları ‘KÜRESELCİLER’ sözcüğüyle tanımlıyor.” Peki, bu maçı kim kazanır? Zerdeçalcılar mı, küreselciler mi haklı? Ortak bir çözüm var mı? Var!
İYİ BİLGİ
YENİ BİR SAĞLIK YAKLAŞIMI
ŞU bilgi kesin: Sağlığımız konusunda endişeliyiz, güven kaybı içindeyiz. Yiyip içtiklerimizin sağlıklı olmadığını düşünüyoruz. Sağlığın ticarileştiğinden, hastaneler ve doktorların bizimle ilgilenirken işin ekonomisini fazlaca hesaba kattıklarından endişe ediyoruz. Daha da önemlisi ekmeklerimiz kadar ilaçlarımızın da yeterince güvenli olmadıklarını düşünüyor, sağlık sorunlarımıza “ilaçsız ve doğal çözümler” arıyoruz. Bu endişeler de bizi doğaya, doğal ve geleneksel çözümlere yönlendiriyor. Neticede de ilaçlar yerine bitkisel ürünleri, modern tedaviler yerine geleneksel önerileri, doktor, eczacı ve diğer sağlık profesyonelleri yerine alternatif tıp şarlatanlarını dinlemeye başlıyoruz. Sülük tedavilerinden, hacamat uygulamalarından, şişe çekmelerinden son zamanlarda daha çok medet umar hale gelmemizin nedeni biraz da bu. Peki, işin doğrusu ne? Çözümde orta bir nokta yok mu? “HEM ‘KÜRESEL’ HEM DE ‘YEREL’ OLMAK YANİ MODERN/BİLİMSEL TIP İLE GELENEKSEL VE DOĞAL SAĞLIK ÇÖZÜMLERİNDEN AYNI ANDA YARARLANMAK MÜMKÜN DEĞİL Mİ?” Mümkün!
BANA GÖRE
ÇÖZÜM ‘BÜTÜNCÜL’ TIPTADIR
BÜTÜNCÜL (İntegratif) tıp yaklaşımı modern tıpla, geleneksel ve doğal tıbbın birlikte ve iç içe çalıştığı, hekimliğin eskiden olduğu gibi bir sanat olarak uygulandığı, çağdaş tıp tedavilerini destekleyici olarak geleneksel ve tamamlayıcı tıp tedavilerinin de devreye alındığı yeni bir sağlık yaklaşımıdır. Bütünleşmeyi sadece modern ve geleneksel tıbbı birleştirmekte değil, başka ortak yaklaşımlarda da arar. O arayıştaki 3 önemli kuralı, 3 temel vazgeçilmezi bir, iki ve üç numaralı kutularda bulacaksınız.
KURAL 1
BEDEN VE RUH BÜTÜNDÜR
MODERN tıbbın en büyük yanlışı beden ve ruhu birbirinden ayırması, “RUHU ISKALAMASI”dır. İntegratif tıp yaklaşımı beden ve ruhu asla ayırmaz, bir ve birlikte düşünür. Bedeni güçlü tutmanın da ruha huzur ve mutluluk yüklemenin de yolunun sadece beden veya ruha odaklanmaktan değil bu ikiliyi mükemmel bir ilişki içinde bir arada tutmaktan geçtiğini iyi bilir. ‘BÜTÜNCÜL/İNTEGRATİF TIP YAKLAŞIMI’na göre, “Ruhsal sağlığınız güçlü değilse bedeniniz, bedensel sağlığınız problemliyse ruhunuz sürekli şikâyet halindedir ve asla sağlıklı kalamaz”.
KURAL 2
HÜCRE, ORGAN VE SİSTEMLER DE BİR BÜTÜNDÜR
İNTEGRATİF sağlık yaklaşımı, sadece “hücreler” için değil, o hücrelerden oluşan “doku, organlar ve sistemler” de bütüncül bir yaklaşımı hedefler. Mesela, “beyindeki hipofiz bezinde mikroskobik bir alanın devre dışı kalması halinde bundan tiroid ve böbreküstü bezlerinin de, kalp-damar sistemi, tansiyon ve şeker ayarlarının da etkilenebileceğini düşünerek sorunlara çözüm arar. Böbrek yetmezliğinin kemik kırıklarına, karaciğer kifayetsizliğinin mide kanamalarına, pankreas yetersizliğinin şeker hastalığına, şeker hastalığının ise kalp-beyin krizlerine, körlük-bunamaya yol açabileceğini düşünerek korunma, teşhis ve tedavi planlarını buna göre yapar.
KURAL 3
MODERN VE GELENEKSELİN İŞBİRLİĞİ VAZGEÇİLMEZDİR
İNTEGRATİF tıp küresel ve modern düşünür ve bilimsel tıbba sıkı sıkıya bağlıdır. Ama aynı zamanda yerel, geleneksel ve doğal davranmayı, kadim tıbbın binlerce yıllık birikimlerinden istifade etmeyi de çok iyi bilir. Sağlık meselelerine çözüm ararken binlerce yıllık geleneksel tıbbi yaklaşım ve tecrübeleri bir kenara bırakarak çözümü sadece yeni teknolojilerde aramaz. Bilimsel veriler, yeni teknolojiler ve ürünler sayesinde modern tıbbın ulaştığı başarılı çözümlerle önlenebilecek ya da tedavi edilebilecek sağlık sorunlarına da asla “ottan, çöpten medet umarak” yaklaşmaz. Mesela sorun COVID-19 enfeksiyonu olduğunda bağışıklığı güçlendirmek için tabii ki zerdeçaldan da yararlanır ama aşıya asla “Hayır” demez.
KISA BİLGİ
ZERDEÇAL NE YAPAR
1- Bağışıklığı düzenler.
2- Paslanmayı engeller.
3- İltihabı frenler.
4- Kanseri törpüler.
5- Plak oluşumuna “Dur” der.
6- Karaciğere güç ekler.
7- DNA onarımını destekler.
8- Belleğe güç verir.
9- Mikrobiyomu korur.
10- Damar dostudur.
NETİCE
BİZE BÜTÜNCÜL BİR YAKLAŞIM LAZIM
EĞER sağlık sorunlarına köklü, etkili, kalıcı çözümler arıyorsak, hem “yerel/doğal/geleneksel” hem de “küresel/modern/bilimsel” düşünmek ve olmak zorundayız. İlaçlardan da aşılardan da gerektiğinde ve mutlaka faydalanacağız. Ama beslenme, egzersiz, uyku, huzur, mutluluk, inanç, maneviyat, moral ve sosyal dayanışma gibi doğal ve geleneksel iyileştirici unsurları da ıskalamayacağız. Bütüncül/integratif sağlık yaklaşımının özeti budur.”